Paydaş Modelleri
Kalite yönetim sistemlerinin içeriğinde ve temelinde tüm tedarik zincirini birlikte geliştirmek bulunur. Tedarik zincirini çok genel olarak “Tedarikçi – Üretici – Müşteri” olarak düşünebiliriz. Bu zincirde üretici, müşteri beklentilerini karşılamak için kalite yönetimini geliştirirken hem kendi performansını geliştirir, hem de tedarikçilerini geliştirmesine ittirici kuvvet uygular. Böylelikle, kuruluş yapmış olduğu çalışmaları tek başına yapmaz aynı zamanda ekosisteminde bulunan kuruluşlara da olumlu / olumsuz etkide bulunabilir.
Burada biraz akademik bilgi vermek isterim;
Donaldson ve Preston, paydaşlar ile işletmeler arasındaki ilişkiyi geleneksel girdi-çıktı modeli ve paydaş modeli bazında iki farklı modeli karşılaştırmalı olarak ortaya koymuşlardır.
Girdi – Çıktı Modeli
Girdi-çıktı modelinde ilişkileri ifade eden oklar tek yönlüdür. Yatırımcılar, tedarikçiler ve çalışanlar işletmeye girdi sağlarken, işletme bu girdileri çıktıya dönüştürerek müşterilerine fayda sağlamaktadır.
Paydaş Modeli
Paydaş modeline baktığımızda ise, işletmenin tüm paydaşlarının işletmeden fayda sağlamasını esas alır. Bu durumda okların yönü çift yönlü olur ve etkilenme de iki yönlü olarak değişir.
Kalite yönetim sistemi standartlarının da temelinde bulunan paydaş modeli uygulamalarını genellikle kalite, iş sağlığı ve güvenliği, enerji, çevre uygulamalarında görmekteyiz. Sürdürülebilirlik dünya genelinde önemi gün geçtikçe artan bir gereklilik olmasından dolayı, aynı zincir içinde bu konuya dahil olduğu uygulamaları görmek gerçekten heyecan verici.
Sizinle bu konuda bir örnek uygulama paylaşmak isterim:
Dünyanın en değerli tedarik zinciri organizasyonları arasında yer alma hedefiyle çalışan Ford Otosan’ın “Tedarikçi Sürdürülebilirlik Manifestosu” uyarınca tedarikçilerinden beklediği taahhütleri şöyle sıralanıyor:
· 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefini destekleyecek projeleri önceliklendirmek, enerji verimliliği projelerini uygulamak. Yenilenebilir enerji ve malzeme kullanımını artıracak tasarım, faaliyet ve raporlamalarda bulunmak.
· Operasyonel süreçlerden kaynaklanan ürün başına su tüketimini azaltmak, yeni yatırım ve projelerde yenilikçi, sürdürülebilir su yönetim sistemlerini önceliklendirmek ve su stresi görülen yerleşkelerde öncelikli olarak su yönetimine odaklanmak.
· Atık oluşumunu önlemek, atıkları kaynağında azaltmak, döngüsel ekonomi kapsamında kaynakları daha verimli kullanmak ya da alternatif hammadde olarak kullanımlarını araştırmak, düzenli depolama sahasına giden atıkların azaltılmasına yönelik proje ve uygulamalar geliştirmek.
· Cinsiyet, cinsel yönelim, ırk veya fiziksel özellikleri hedef alan kalıp yargıları pekiştiren dil kullanımına karşı çıkmak. Açık, adil, şiddetsiz iletişimi teşvik etmek. Eşitlikçi, kapsayıcı bir politika benimsemek ve insan haklarına değer veren kurumlarla iş birliği yapmak.
· Toplumsal yatırım projeleri, bağış ve sponsorluk faaliyetleri aracılığıyla toplumu desteklemek.
· Tüm iş ve işlemlerde; yasalara, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere, Birleşmiş Milletler Küresel İlkelerine (Global Compact) uymak, hesap verebilirliği ve açıklığı ilke edinmek.
· Tüm iş, eylem ve işlemlerde Çalışma İlkeleri ve Etik Kuralları’na uygun hareket etmek.
· Tedarik zincirinde sürdürülebilir ve şeffaf bir politika izlemek, bu doğrultuda Ford Otosan Çatışma Mineralleri Politikası’nda belirtilen hususları benimsemek ve tedarik zincirindeki madenlerin çatışmasız bölgelerden teminini sağlamak.
Kuruluşlarda genellikle enerji verimliliği projeleri, su yönetimi başlıklarını çevre ve enerji yönetim sistemleri gereği paydaşlarından beklediğini görsek de, döngüsel ekonomi, insan hakları ve eşitlik, toplumsal yatırım projeleri, SKA’lara uymak, etik kullara uyum konularında da beklentiler oluşturulması çok kıymetli ve değerli olduğunu düşünüyorum.