Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Günümüzde kurumsal sosyal sorumluluk ile ilgili devasa literatürde çok farklı tanımlamaların var olduğu görülüyor. 20. Yüzyılın başlarında kârı arttırmak olarak nitelendirilen kurumsal sosyal sorumluluk, 2000 yılı ve sonrasında toplumsal değişim aracı olarak sorumlu kuruluşun finansal ve sosyal performans ilişkisi olarak nitelendirilmektedir.
Biraz daha anlaşılır hale getirmek gerekirse, kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), kurumların, çeşitli etkinlikler ve uygulamalarla kurumun bu eylemlerinden etkilenecek olan tüm hedef kitlesine yönelik çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan yarattığı etkileri azaltacak ya da hem kurumun hem de toplumun gelişimine katkı sağlayacak işlemleri planlaması, yürütmesi ve sonuçlarını paylaşmasıdır.
Bültenin bu sayısında çevresel ve ekonomik etkilerden ziyade sosyal etkilere vurgu yapılacaktır.
Sosyal sorumluluk sahibi olmak sadece resmi beklentileri yerine getirmek değil, gönüllülükten ileriye giderek, insan sermayesine, çevreye ve hissedarlarla ilişkilere daha çok yatırım yapmak anlamına gelmektedir. (Commision of the European Communities, 2001:6)
Bültenimin ikinci sayısında bahsetmiş olduğum gibi, işletme ile toplum arasında sosyal bir sözleşme (social contact) söz konusudur. İşletme ile toplum arasındaki sosyal nitelikli sözleşme, karşılıklı olarak birbirlerinin beklentilerini yerine getirmesi şeklinde açıklanır.
Bir işletmenin çevreye ve topluma karşı sorumlulukları yanı sıra doğrudan ve/veya dolaylı ilişki içerisinde bulunduğu ve işletme kararlarından ve faaliyetlerinden ciddi olarak etkilenebilecek tüm paydaşlara karşı sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu noktada karşımızda “paydaş” tanımı çıkmaktadır. Ancak paydaş kavramını açıklamadan önce sosyal sorumluluk ile ilgili genel kriterlere bir göz atalım.
Sosyal Kriterler
Aşağıda genel olarak başlıkları verilmiş olan sosyal kriterleri hem kuruluş içi ilişkilerde hem de kuruluş dışı ilişkilerde olacak şekilde göz önünde bulundurmak gerekir.
· Çeşitlilik ve dağılım (Cinsiyet, yaş, etnik kimlik ve profesyonel gelişim)
· Etik ve dürüstlük
· Risk yönetimi
· Paydaş entegrasyonu
· Şeffaflık
· Yasalara uyum
· İnsan hakları
· Halkla ilişkiler
· Müşteri memnuniyeti
· Veri güvenliği
· Yerli halka saygı
· Çalışan ilişkileri
· Çalışma koşulları
· Ayrımcılık
· Cinsiyet eşitliği
· Çocuk işçilik
· İş sağlığı ve güvenliği
· Tüketici ilişkileri
· Sosyal proje yatırımları
· Eğitim eşitliği
Nedir bu paydaş?
Paydaşlar, işletmelerden çıkarları olan bireyler ve kurumlardır. Paydaş teorisini geliştiren Freeman, paydaş tanımını, işletmeler nezdinde değer taşıyan veya işletmelerden talepleri olan gruplar olarak yapmıştır.
Paydaş teorisi öncelikle bir stratejik yönetim kavramıdır.
Paydaş teorisinin amacı rekabet avantajı geliştirmek için organizasyonun iç ve dış çevresi ile olan ilişkilerini güçlendirmesine yardımcı olmaktır.
Organizasyonun kendi iç çevresi denildiğinde bundan organizasyon sahip ve yöneticilerinin, çalışanların, organizasyon kültürünün analiz edilmesi anlaşılır.
Faaliyet çevresi ise organizasyonun faaliyet bulunduğu sektörde ilişkide bulunduğu kişi ve kurumları (müşteriler, tedarikçiler, rakip firmalar, kamu yönetimi vs.) kapsar.
Dış çevre ise organizasyonun kendi iç çevresi ve faaliyet çevresi dışında kalan alanı kapsar.
Biz bu kavramı 2015 yılından sonra ISO tarafından güncellenmiş olan tüm yönetim sistemi standartlarının 4. Maddesi olan “Kuruluşun Bağlamı” maddesinde görebiliyoruz. Kuruluşun bağlamı maddesinde iç ve dış hususları tanımlarken, ilgili tarafları belirleyip, ilgili tarafların beklentilerinin analizini gerçekleştiriyoruz.
Bültenin bu sayısında işlemekte olduğum kurumsal sosyal sorumluluk, kavram olarak hem iç, hem de dış çevredeki tüm aktörlere karşı olan sorumluluğu ifade etmektedir.
Sorumluluk kısmına değindiğimizde ise, hem kurum içi sorumluluklar (çalışanlara, hissedarlara ve yöneticilere olan sorumluluklar), hem de kurum dışı sorumluluklar (rakiplere, müşterilere, tedarikçilere, devlete, çevreye ve topluma olan sorumluluklar) karşımıza çıkıyor. Bir kuruluş bu iki ana alan arasında denge kurmaya çalışmaktadır.
Kurumsal Sosyal Sorumlulukların Avantajları:
· Marka değeri ve piyasa değerlerinin artması
· Müşteri sadakati oluşması
· Müşteri güveninin kazanılmasına yardımcı olması
· İtibar artışı
· Yeni Pazar fırsatları
· Satışların artması
· Toplumsal saygınlık kazanılması ve geliştirilmesi
· Nitelikli çalışanı cezbetme ve elinde tutma
· Rekabet avantajı
Dezavantajları ise;
· Sosyal eylemlerin ürün ve hizmetlerin fiyatlarını arttırması
· Yeni insan kaynağı ihtiyacı
· Kuruluşun ana amaçlarından uzaklaşması
Sonuç olarak kurumsal sosyal sorumluluk herhangi bir organizasyonun hem iç, hem de dış çevresindeki tüm paydaşlara karşı “etik” ve “sorumlu” davranması, bu yönde kararlar alması ve uygulaması olarak nitelendirilebilir. Bu konuda daha ileri adımlar atılabilmesi için “sosyal raporlama”, (social reporting) “etik denetim”, (ethical auditing / ethical bookkeeping / ethical accounting), “sosyal açıdan sorumluluk içeren yatırımlar” (socially responsible investments) gibi oldukça yeni olan gelişmelerin daha yakından takip edilmesi ve desteklenmesi gerekir.